Asiye'nin hibrit çalışma konusundaki tepkisi İnsan Kaynakları çalışanının hoşuna gitmemişti. Dahası Asiye'nin imzaladığı evraklara hibrit çalışma olduğunun yazılması onun sorunu değildi. En son yaptıkları ekip toplantısında konuşulan, evraklara eklenecek olan çalışma koşullarında değişiklik olması konusuyla ilgili madde henüz eklenmemişti demek ki. Bu ciddi sorun yaratabilirdi. Asiye ile görüşmesinin sonrasında yöneticisine gidip bu konuda acilen bilgi vermeliydi. Hem bu sayede, ne kadar dikkatli olduğu konusunda yöneticisinin takdirini de kazanabilirdi.
Asiye ile olan bu kısa tanışma sohbetinin ardından odadan ayrılan Arman kendi odasına giderken, çalışanların ayaküstü yaptıkları, şaşkın ve meraklı göründükleri sohbetleri dikkatini çekti. Yürürken göz göze geldikleri Hüseyin'i yanına çağırdı ve ne olduğu sordu.
"Burak Bey ölmüş Arman Bey." dedi Hüseyin.
Arman anlamsızca Hüseyin'e baktı bir süre. "Odama gel konuşalım." diyebildi.
Arman'ın odasına girdikleri gibi Hüseyin bildiklerini daha doğrusu duyduklarını anlatmaya başladı.
"Az önce bizim Çalışan İlişkilerindeki arkadaşlardan biri söyledi. Burak Bey'in ekibinden biri telefonda konuşuyormuş. Burak Bey'in öldüğünü söylemiş. Biz de ondan duyduk. Herkes nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyor şuan."
"Kimden duymuş peki? Ona soralım direkt."
"Onu bilmiyorum."
"Peki ben bir sorayım neler olduğunu. Teşekkür ederim." dedi Arman. Hüseyin'in odadan ayrılması uzun sürmedi.
Kendi odasının camından Genel Müdür Faik'in yerinde olup olmadığına baktı. Yerindeydi ve sakince çalışıyor gibiydi. Hızlıca odasından çıkıp Faik'in yanına gitti. Usulünce ama hızlı şekilde izin isteyip içeri girdi.
"Affedersiniz Faik Bey. Müsait misiniz? Sizinle acil konuşmam gereken bir konu var da."
"Şu geçen günkü konu ile ilgili ise konuşmayalım. Henüz üzerine düşünüp bir karara varamadım ben o konuda."
"Yok hayır değil. Burak'ın öldüğüne dair bir haber yayılmış içeride. Bu doğru mu?"
"Ne ölümü? Saçmalama sabah konuştuk. Birazdan gelecek yeni kampanyanın sunumu için."
"İşte o sabahki konuşmanızdan sonra bir şeyler olmuş olabilir mi?"
Arman söylediğinin mümkün olabilme ihtimali ile olamama ihtimali arasında gidip gelerek sormuştu bu soruyu. Şu an elinde olan tek veri ile, Burak'ın bir çalışanının telefon konuşması esnasında söylediğinin duyulması sonucunda, Burak'ın öldüğüne karar vermiş olmalarından ve bunun inanılmaz hızlı şekilde yayılmasından dolayı da rahatsızdı.
"Burak'ı aradın mı peki?" dedi Faik.
"Yok aramadım."
"Adam ölmüş olabilir diyorsun ve bana gelip soruyorsun ama kendisini aramıyorsun öyle mi?"
Arman sessizce Faik'in yüzüne baktı. Evet öyleydi. Bu aklına gelmemişti açıkçası ama gelseydi de arar mıydı; muhtemelen hayır. Ölmemiş olsa ve telefonu açsa Arman ne diyecekti? "Seni çok merak ettik." mi? Saçmaydı. Tabi ki aramamıştı ve bu konuda herhangi bir pişmanlık hissetmiyordu.
Faik Arman'a bakarken bir anda başını ofisin dışını gösteren cama doğru çevirdi ve eline telefonunu alarak Burak'ı aradı. Telefonu çalıyor ama açılmıyordu. Ölüm haberini teyit eder nitelikteki bu olaydan dolayı Faik'in içi sıkılmaya başlamıştı. Arman ile tekrar göz göze geldiler ama konuşmadılar.
"Bir haber alırsam söylerim." diyebildi Faik. Arman odadan ayrılırken ofiste kısık sesli konuşmalar devam ediyordu. Bu konuya bir açıklık getirmek üzere tüm ekibini toplantı salonuna çağırdı.
Herkes ellerinde ajandaları ile birlikte toplantı salonuna geçti. Not alınacak bir şey konuşmayacaklarını biliyorlardı ama alışkanlıktı bu. Toplantı dendiği zaman mutlaka ajanda hatta bazen bilgisayar ile gidilir, dişe dokunur hiçbir şey konuşulmamasına ve not alınmayacak olmasına rağmen ajanda ve bilgisayarlar masada açık tutulurdu. Beyaz yakalı olmanın bir parçasıydı bu.
Toplantı odasında Burak'ın ölüm haberinin yayılması ile ilgili konuyu konuştular. Kimse hiçbir şey bilmiyordu. Sadece Burak'ın öldüğünü hatta öldürülmüş olabileceğini, detaylı olarak henüz haber alınamadığını anlatıyorlardı.
Arman'ın iyiden iyiye canı sıkılmaya başlamıştı. Tamam, Burak'la araları iyi olmayabilirdi ama bu ölüm durumu canının sıkılmasına ve üzülmesine de sebep olmuştu.
Toplantı odasından ayrılacakları sırada ofisin diğer tarafından Burak'ın gelip hızlıca Faik'in odasına girdiğini gördü. Ofis içinde uğultu epey yükselmiş ve yerini gürültüye bırakmıştı. Herkes neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Burak'ın ofise gelişinden yaklaşık bir saat kadar sonra çalışanlara, yayılan bu "yanlış bilgi" için bir açıklama yapılmıştı. Telefon konuşmasında geçen ölüm haberinin, telefonda ağlayarak kendi derdini telefonun diğer ucunda olan kişiye anlatan bir çalışanın "Burak Bey öldüğünce ancak..." şeklinde başlayan cümlesini, yanından geçen başka bir çalışanın "Burak Bey öldü." şeklinde anlayıp yaymasının bir sonucu olduğu ortaya çıktı. Konuşmayı duyup yayan çalışan kesinlikle ve kesinlikle Burak'ın öldüğünün söylendiğini iddia ediyordu. Ancak bunu tabi ki ispatlayamıyordu. Ve bu olay sonucunda da sözlü uyarı almak durumunda kalıyordu.
Bu asparagas haberin yarattığı beyin fırtınasının ardından herkes rutin işlerine dönmüş, ortalık sakinlemişti.
Ne kadar enteresan bir olaydı bu, çalışanlar arasında haberlerin jet hızıyla yayılması hadisesi. Olayın doğruluğundan bağımsız olarak, tabiri caizse bir deli bir kuyuya taşı atıyor, sonrasında herkes işi gücü bırakıp kuyudaki taşı konuşmaya başlıyordu. Üstelik hiç kimse o taşı kuyudan çıkarmaya da yeltenmiyordu. Bu her şirkette görülen bir durumdu ve kusursuz çalışan bir haber akışı örgüsüydü. Ortaya atılan bir dedikodu saniyeler içerisinde lokasyondan bağımsız olarak yayılabiliyor ve bazı zamanlarda şirketi zor durumda bırakabilecek durumları da doğurabiliyordu.
* * *
Haftanın son günü Arman'ın ekibi yeni direktörleri ile tanışmak için tam kadro olarak ofisteydi. Asiye ile tanışmak için toplantıya geçen ekip Arman'dan görüşme öncesinde iyi bir intiba bırakmaları üzerine bazı "brief"ler almış, yöneticilerinin söylediklerine göre ilerleyecekleri konusunda hemfikir olmuşlardı. Yani ilk günden dert tasa konuşmayacaklar, Asiye'nin sorduğu sorulara cevap verirken ve bilgi almak istediği konularda bilgi aktarırken pozitif bir yaklaşım sergileyecekler, bir dertleri olup olmadığını sorarsa da sessiz kalacaklardı. Hatta "hibrit çalışmanın kaldırılması" konusunda bile herhangi bir fikir beyan edilmeyecekti.
Ancak bu, Arman'ın planladığı şekilde olmadı.
Asiye'nin sıcak yaklaşımı ve keyifli sohbeti ile kendilerini oldukça iyi hisseden ekip, yeni direktörlerinin "Bana iletmek istediğiniz bir konu var mı? Bir derdiniz veya çözülmesini istediğiniz bir şey var ise bilmek isterim arkadaşlar." şeklindeki sorulu mesajı karşısında neredeyse hep bir ağızdan hibrit çalışmanın kaldırılması konusunu dile getirdiler. Arman bu durumdan pek hoşlanmasa da çalışanlarının kendilerini doğru ifade ederek durumu anlatmaları hoşuna gitti.
Bu konuda hiç konuşmayan tek kişi ise Serap'tı. Konudan muzdaripti ve eğer tamamen ofisten çalışmaya geçilirse ne yapacağını her gün her dakika kara kara düşünüyordu. Ama herhangi bir şekilde bu konuda konuşmadı.
Toplantının ardından Arman Serap'ı yanına çağırarak neden hiç söz almadığını sordu. Serap, toplantı öncesinde olumlu intiba bırakmak için pozitif bir yaklaşım sergilemeleri gerektiği konusunda kendilerini uyardığı için Arman'ın sözlerine istinaden konuşmamayı tercih ettiğini çünkü bu konuda pozitif bir yaklaşımı olamadığını söyledi. Arman Serap'ın tutumunu beğenmişti. Yöneticisini dinlemesi ve bu şekilde ilerlemesi hoşuna gitmişti.
Hibrit konusunda elinden geleni yaptığını söyledi ve Serap'ın içini rahatlatmaya çalıştı. Bu konuda pek başarılı olamasa da Serap'a söylediği gibi elinden geleni yaptığını düşünüyordu.
Sinem ile hazırladıkları sunumda aktaracağı şekilde, üst yönetimini hibrit çalışma ile nasıl daha verimli çalıştıkları konusunda ikna etmeye çalışacaktı ve bu konuda başarılı olacağına inanıyordu.
Ancak inandığı şeyi savunmasına gerek kalmadı.
Şirket tüm çalışanlara, hibrit çalışma düzeninin devam edeceğine ve işin nevi gereği ofisten çalışılması gereken tüm durumlar için her çalışana yöneticisi tarafından bilgi verilerek çalışma düzeni konusunda yönlendirileceğine dair genel bir bilgilendirme yayınladı. Serap başta olmak üzere pek çok çalışan bu bilgilendirme ile derin bir nefes almıştı.
Her ne kadar çalışanlar bu durumdan memnun olsa da, birkaç gün önce bir çalışanın gönderdiği mail üzerinden ortaya atılmış olan "uzmanlık kuralının esnetilmesi" olayı hala sıcaklığını koruyor, İnsan Kaynakları bu konu ile ilgili topa tutulmaya devam ediyordu. Lise mezunu oldukları için uzman olamadıkları konusunda kendilerine zamanında bilgilendirme yapılan çalışanlar kendilerine mantıklı bir açıklama yapılmasını ve haklarının teslim edilmesini istiyorlardı.
* * *
O haftanın İnsan Kaynakları'na dair tek duyurusu hibrit çalışma bilgilendirmesi değildi. Üç yıldır CHRO görevini üstlenen ve geçtiğimiz yıl yaptığı çalışmalar neticesinde Yılın En Başarılı İş İnsanlarına verilen ödüllerden birine layık görülen Ezgi Göktürk'ün görevinden ayrıldığına dair şirket geneline yapılan bilgilendirme çalışanlar arasında soğuk duş etkisi yaratmıştı. Herkes çalışanların terfi sistemi ile ilgili kazan kaldırmasından dolayı bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünse de gerçek sebep kesinlikle onların düşündüğü kadar basit değildi.
Pluto Kova döneminde adaya veda eden ilk isimdi Ezgi. Son da olmayacaktı.
Taşlar yerinden oynamaya başlamıştı!
Comments