Bir çalışanın şirket geneline gönderdiği "mail" tam anlamıyla olay yaratmıştı. Böyle olaylara imkan vermemek için çalışanların şirket geneline mail göndermesine engel konulmuştu aslında ama, bu çalışan o engeli aşmıştı.
Normalde her çalışan kendi işi ile bağlantılı belirli mail gruplarına gönderim yapabiliyordu. Şirket geneline mail atmak istediğinde de mail gitmiyordu. Ancak bu sadece teknik bir durumdu. Mail gruplarına mail atamazken, grup adı yanındaki + işaretine basıldığında grup açılıyor ve grupta yer alan isimler tek tek otomatik olarak yazılıyordu. Bu durumda mail grubu ortadan kalktığı için herkese mail atılabiliyordu. Yani IT'nin teknik olarak uyguladığı şey pratikte geçersiz oluyordu. Bu konudaki krizin çözüm aşamasında da birilerinin başı fena ağrıyacak gibi görünüyordu.
Yaklaşık dört yıl önce işe başlamış olan bir çalışan istifa etmiş ve veda mailinde zehir zemberek açıklamalar yapmıştı. Mailde özetle; şirket çalışanlarının adil değerlendirilmediğini, terfilerde birilerinin hep ön planda tutulduğunu, kendisi de dahil olmak üzere hakkı olanların haklarını alamadıkları ve kariyerlerinde ilerleyemedikleri için mecburen iş değiştirmek zorunda kaldığını uzun uzun anlatmış, kendi departmanından birinin şirket terfi kuralını sağlamamasına rağmen terfi aldığını açıkça yazmıştı.
Şirketin "İnsan Kaynakları Politikası"na göre bir çalışan eğer dört yıllık bir üniversiteden mezun değil ise uzman "title"ı alamıyor, uzman ve üzerindeki hiçbir unvan ve pozisyon için başvuru yapamıyordu. Ancak maili yazan çalışan, kendisi yüksek lisans öğrencisi olmasına ve terfi beklemesine rağmen, iş çıktılarının belirli bir düzeyde olması bahane edilerek bir sonraki terfi döneminde değerlendirilebileceği kendisine beyan edilmiş, ekibinden de lise mezunu olduğunu bildiği başka bir kişi de, sırf o departmanın ikinci derece üst yöneticisine yakınlığı (ya da maili yazan kişinin tabiriyle yalakalığı) nedeniyle üniversite sınavını dahi kazanamamasına rağmen uzman unvanını almıştı. Tabii ki bu anlatılanlar istifa eden çalışanın iddialarıydı. Ancak bu iddialar şirket yönetiminde bir anda çok sesli bir kaos oluşmasına neden olmuştu.
Şirketin kuralına göre benzer durumda olan pek çok çalışan terfi alamıyor, okul engeli ile karşılaşıyorlardı. Bu bir şirket kuralıydı ve çalışanlar ile net olarak paylaşılmıştı. Ancak bu kuralın kişiye göre şekillendirilmesi, farklı kişiler üzerinde birikmiş olan öfkenin toplu olarak patlamasına sebep olabilirdi.
Öyle de oldu.
Maili okuyan ve bu konuda net bir cevapla her seferinde ret alan çalışanlar yöneticileri ile görüşüp tabiri caiz ise hesap sormaya başladıklarında, konu büyüyerek çok kısa sürede İnsan Kaynakları Departmanında büyük bir yangına dönüşmüştü. Hatta bu konu mailde yazan başka iddiaların önüne geçmişti ve "zamlar, kötü ekip yönetimi, kişisel dertler"i de içeren diğer konularla çalışanlar pek de ilgilenmemişti.
Maili okuyan Serap bu konuda pek bir şey düşünmüyordu. Onun aklında olan tek şey hibrit çalışmanın ortadan kaldırılacak olmasıydı.
Kısa bir süre sonra hala Teams toplantısına devam eden proje ekibi, yöneticilerinin çağrısı ile mailden uzaklaşıp yeniden ekrana döndü:
"Evet arkadaşlar, üzücü bir durum. Söylenenler de iddialı ama bunlar şu an sadece iddia. Gerekeni yaparlar. Biz konumuzu toparlayalım."
"Arman Bey, sunumu hazırlamak için ne zamana kadar vaktimiz var?" dedi Sinem.
"Muhtemelen haftaya yaparım ben sunumu. Önümüzdeki iki gün içinde tüm verilerimizi toparlayıp taslak haline getirirsen sonrasında üzerinde beraber çalışmaya devam ederiz."
"Tabii merak etmeyin."
Sinem sunumun önümüzdeki hafta değil de bir sonraki hafta olmasını tercih ederdi. Sunumu bu hafta hazırlarlardı ama Merkür geri hareketi devam ederken böylesine önemli bir sunum yapılmamalıydı. Merkür düz harekete başladıktan sonra yapılsa ikna olasılığı yükselirdi.
Aslında Sinem'in tereddüt ettiği konu çok da üzerine düşünülmesi gereken bir konu değildi. Haftaya sunum olmayacaktı. Şirket üst yönetimi bu konuda kesin karar verebilmek adına 20 gün sonrasına görüşme için gün vermişti. Yani Merkür düz seyrindeyken bu konu konuşulacaktı. Sinem'in üzülmesi gereksizdi. Bir de Arman gibi bir yöneticinin kendilerine son dakikaya kadar çalışabilme süresi vermeyeceğini artık öğrenmiş olmaları gerekirdi. Hedef ve sonuç odaklı her yönetici gibi o da "deadline"ı, gerçek süre bitimine en az 3 gün kala olacak şekilde veriyordu ki ilgili işin üzerinde çalışılması veya değiştirilmesi gereken alanlar olur ise bunun için zamanları kalsın istiyordu.
Toplantının ardından herkes çalışmalarına dönmüş, Arman da rahat bir nefes alarak odasından çıkmıştı. Sabaha göre daha keyifli ve sakin görünüyordu. Bir kahve alıp odasına dönerken ofisteki ekibin kendi aralarında fıs fıs bir şeyleri konuştuklarını fark etti. Önce yanlarına gitmek istedi ancak daha sonra vazgeçti. Şu an bu konuda çalışanları ile konuşmak istemiyordu.
Oysa ki ekibi mailde yazılanlarla çok ilgilenmemişti. Herkes gibi onlar da şaşırmış ve işin magazinsel kısmı ile ilgilenmişlerdi ama onlar için asıl önemli olan mesele hibrit çalışmanın tamamen ofisten çalışmaya dönecek olmasıydı. Hatta mail olayı kafalarını o kadar dağıtmıştı ki yeni direktörleri Asiye Sönmez ile ilgili detaylı bilgileri bile sormadan toplantıyı kapatmışlardı. Neyse; merak ederlerse sorarlardı, o da anlatırdı.
Arada direktörün adı farklı kişilerle olan sohbetlerde geçse de kimse merak edip detay sormadı. Pazartesi günü nasılsa tanışacaklardı ve öyle de oldu.
* * *
Pazartesi sabahı herkes yeni direktörlerine "Hoş geldiniz." demek için ofisteydi. Herkes oldukça şık ve keyifli görünüyordu. Arman, yeni direktörünün sabah personel işlerinde evrak aşamasını tamamlayacağını ve bir saat kadar sonra odasına çıkacağını düşünerek ekiple sabah toplantısını yapıp haftayı planladı.
Bu da şirketin bir kuralıydı. Hangi pozisyonda olursa olsun işe yeni başlayan personel resmi evrak işlemleri tamamlanmadan işe başlayamazdı. Yeni direktörleri şu an Personel İşleri çalışanının yanında, önüne konmuş olan onlarca sayfalık dokümanı okumak ve imzalamakla meşguldü.
Arman haftalık planlama toplantısının ardından herkesin işlerini yapmalarını, tanışmak için kendilerini çağıracaklarını söyleyerek toplantıyı sonlandırdı.
Ekip yerine geçip çalışmaya başlarken, Arman'ın yeni direktörleri için hazırlanmış olan "oryantasyon" konulu maili okuyup sinirlenmesi çok da uzun sürmedi. Yeni direktörleri için tam yirmi beş iş günü süren bir oryantasyon programı yapılmıştı. Bu yirmi beş gün boyunca Asiye sürekli birileri ile tanışma toplantıları yapacaktı. Yani tam beş hafta! Neredeyse bir buçuk ay! Bu şaka olmalıydı. Ama mailde yazanlara göre tek şaka bu değildi. Çünkü kendisi de dahil olmak üzere ekibi ile tanışması beşinci iş gününe yani cumaya denk geliyordu.
Önce derin bir nefes aldı, ondan geriye doğru saydı; yetmedi çekmecesinden bir adet limon çıkarıp ikiye kesti ve kokladı. Stres ve öfkeyi azaltma adına o an yapabileceği her şeyi yapmıştı. Ardından kendi kendine sakin olması gerektiğini söyleyerek oryantasyon programı yapan İnsan Kaynakları Departmanındaki kişiyi aradı.
"Ben mailde yazılanları doğru okuyorum değil mi? Biz Asiye Hanım ile cuma günü mü tanışıp görüşeceğiz?"
"Evet Arman Bey" dedi karşısındaki çalışan.
"Siz şaka mısınız? Benden önce belki de senede iki kere bile görmeyeceği kişilerle tanışacak. Ben en son öyle mi?
"Program böyle maalesef!"
"Programı kim yaptı? Ben ekibimi bugün yeni direktörümüz ile tanışacağız diye ofise getirttim. Şimdi de "Cuma yine geleceğiz." diyemem."
"Bu konuda yapabileceğim bir şey yok. İlk dört günkü program üst yönetimdeki kişilerle ve onların da takvimleri dolu biliyorsunuz. O yüzden cumaya aldık sizi."
"Peki ben kendim hallederim." dedi ve telefonu kapattı Arman.
Yaklaşık bir saat kadar sonra evrak işlemleri biten Asiye Sönmez odasının bulunduğu kata çıktı ve çantasını odasına bıraktı. Kendisine eşlik eden İnsan Kaynakları çalışanının verdiği yirmi beş gün sürecek olan oryantasyon bilgisi çok hoşuna gitmese de teşekkür etti. Tam beraber odadan çıkacaklarken Arman kapıyı çalarak cevap gelmesini beklemeden içeri girdi.
"Hoş Geldiniz Asiye Hanım. Ben Arman, Proje Ekibinin Lideriyim."
"Hoş buldum Arman. Ve çok memnun oldum tanıştığıma."
"Teşekkür ederim, ben de." dedi Arman Asiye'nin elini sıkarken. Kendisi "hanım" diye hitap etmesine rağmen ilk dakikadan "bey" demeden ismiyle hitap etmesi ve elini sıkarken gücünü hissettirmesi, güçlü bir kadın yönetici ile çalışacağının ilk sinyalleriydi. Ve Arman bundan dolayı memnuniyetsiz değildi.
"Bizim uzuuun bir tanışma programımız var. Şimdi başlayacağız." dedi Asiye.
"Evet ben de onu soracaktım. İnsan Kaynakları benim ekibimi cuma gününe yazmış ancak biz bugün tüm ekip olarak buradayız. Keşke bugün tanışabilselerdi."
Tam bu sırada İnsan kaynakları çalışanı araya girdi. "Program kişilerin takvimine göre yapıldı. Kusura bakmayın Arman Bey, sizinle mecburen cuma günü bir araya geleceğiz. Bu haftalık ekibiniz cuma da ofise gelebilir. Hem biliyorsunuz yakında tamamen ofisten çalışmaya dönüyoruz."
Arman o sırada elinde bir limon olmasını istedi ama yoktu. Sadece derin ve kontrollü nefes alıp vererek sakinleşmeyi deneyebilirdi.
"Bir saniye anlayamadım." dedi Asiye. "Ne demek yakında ofisten çalışmaya dönüyoruz. Bana teklif hibrit çalışma olarak geldi. Bakın az önce imzaladığım evraklarda da hibrit olarak çalışılacağı yazıyor."
Arman bir anda üç kilo limonu koklayıp ardından yemiş gibi, bu tutum karşısında büyük bir keyif aldığını hissetti.
Asiye'nin odasında sıradan bir oryantasyon ve çalışma şartları sohbeti gerçekleşirken ofis katında ağızdan ağıza yayılan bir haber uğultudan gürültüye doğru giden bir sese dönüşüyordu: Kurumsal İletişim Yöneticisi Burak'ın ölüm haberi...
Comments