"Bugün yemek güzel değil, dışarıda mı yesek?"
Hüseyin yemeği beğenmemiş ve kendisi gibi düşünen en az bir kişiyi arayarak, yemeği dışarıda yeme üzerine ikna turuna başlamıştı.
Serap Hüseyin'in teklifini reddeden ilk kişilerdendi. Ona göre yemek gayet güzeldi. Ve sürekli bir bahane ile dışarıda para harcamak istemiyordu.
Hüseyin'in tuzu kuruydu tabi. Zengin sayılabilecek durumdaydı ve canı istediğinde dışarı çıkmayı severdi. Hatta çoğu zaman şirkette çalışanların kullanımına tahsis edilmiş olan makinelerden kahve almak yerine, binanın girişindeki yabancı markalı kahveciden kahve almayı tercih ederdi. Serap buna da anlam veremezdi. Bir insan ücretsiz kahve varken neden iş yerinin girişindeki kahvecinden neredeyse her gün parayla kahve alırdı ki? Sadece Hüseyin değil, bir sürü çalışan her gün para verip kahve içiyordu. Onlara sorsa ücretsiz makine kahvesi ile diğer kahvenin tadı bariz şekilde birbirinden farklıydı. Serap ise makine kahvesini, parayla kahve alınan kahvecinin bardağına koysa Hüseyin başta olmak üzere pek çok kişinin kahveyi ayırt edemeyeceğini düşünüyordu. (Ama sadece düşünüyordu. Bu düşüncesini ne Hüseyin ile ne de diğerleriyle paylaşmayacaktı. En azından şimdilik...)
Hüseyin kendisiyle gelecek kimseyi bulamayınca dışarıda yemekten vazgeçti. Tek başına dışarıda vakit geçirmeyi pek sevmezdi. "Neyse ben de sizinle geleyim." dedi ekibe. Daha doğrusu o gün ofisten çalışan ekip arkadaşları Serap ve Sinem'e.
Yöneticileri ile birlikte sekiz kişiden oluşan Proje Ekibi, pandemi sonrasında hibrit çalışma düzenine geçmiş ve ekip dönüşümlü olarak ofiste çalışmaya başlamıştı. Haftanın iki günü evden çalışan ekip, pazartesi günleri haftayı planlamak ve önemli konuları yüz yüze konuşmak için tam kadro olarak ofisten çalışıyordu. Diğer günlerde ise ofis boş kalmayacak şekilde Arman'ın bilgisi dahilinde bir planlama ile dönüşümlü olarak hibrit çalışmaya devam ediyorlardı. Ekip bu durumdan oldukça memnundu. Hibrit çalışmaya geçildiğinden beri eskisine göre daha verimli çalışmaya başlamışlar, hatta evden çalıştıkları günlerde yol yorgunlukları olmadığı için bazı zamanlarda iş dışı saatlerde bile çalışarak proje teslim tarihlerini aksatmamışlardı.
Ekibe en son katılan Serap da Hibrit çalışma nedeniyle işi kabul etmişti. Ofise iki araç değiştirerek yaklaşık iki saatte gelebiliyordu ve tüm çalışma günlerinde ofiste çalışılan bir iş olsaydı ne yazık ki bu işte çalışamayacaktı.
Serap, Sinem ve Hüseyin saat 11:50'yi gösterdiğinde yemekhanenin yolunu tuttu. Yemek sırasına girip ellerinde tepsilerle yavaş yavaş ilerlemeye başladıklarında Hüseyin ağzındaki baklayı çıkardı: "Kızlar ben bazı dedikodular duydum, sizin kulağınıza gelen bir şey var mı?"
Serap ve Sinem herhangi bir bilgileri olmadığına dair başlarını salladılar. "Tamam oturalım da konuşalım." dedi Hüseyin. "Ucu bize de dokunabilir."
Yemeklerini alıp yemekhanenin en ücra köşesindeki yere oturdular. Hüseyin hiçbir şey yokmuş gibi peçete ile çatal, bıçağını siliyordu.
"Eee, anlatsana. Neler oluyor?" dedi Sinem.
"Kızlar, sanırım hibrit çalışma tarihe karışıyor."
Serap ve Sinem önce birbirlerinin yüzüne sonra da hiç konuşmadan Hüseyin'in yüzüne baktı.
"Dün akşam üst yönetim bir toplantı yapmış Teams'ten. Konu başkaymış ama en son evden, ofisten çalışmaya kadar gelmiş. Arman Bey yıkmış ortalığı. Baksanıza bu saate kadar doğru dürüst konuşmadı bile bizimle. Odasında sabahtan beri."
Serap'ın canı sıkılmıştı duyduklarına.
-Sabah ben Arman Bey'i Faik Bey'in yanında gördüm. Tartışıyor gibilerdi.
-İşte akşamki konu yüzündendir. Şimdi size detaylı anlatamıyorum ama, toplantıya katılan bir tanıdığım söyledi. Burak Bey ile Arman Bey birbirlerine girmişler.
-Ne olacak peki şimdi? Tamamen ofisten çalışma olmaz değil mi? Öyle olursa yeniden iş aramam gerekecek.
"Saçmalama ne iş araması? Dur bakalım daha. Hüseyin'i bilmez misin abartıyor her zamanki gibi. Şuan Mars Aslan'da retroda. Otorite ve ego savaşları dönemi. Çok şaşırmadım tartışmalarına. Zaten normal zamanda da pek anlaştıkları söylenemez. Bu dönemde patlamaları da Mars Aslan gerilemesi, net." dedi Sinem. Konuşurken neredeyse hiç nefes almamış gibiydi.
"Sinem sen aklı başında kadınsın. Hatta bizim ekibin en mantıklı ve adımlarını sağlam atan kişisi sensin. Astroloji falan diyorsun ya, enteresan yani."
"Astroloji mantık üzerine kurulu zaten." dedi Sinem. "Bakma sen, o kadar yalan yanlış bilgi var ki; mantık çerçevesinde değerlendirenlere bile inanmıyor artık kimse. Ben size müsait bir zamanda anlatırım mantığını."
"Eğitimini mi alsan acaba? Sen iyisin bu konuda. Bakma Hüseyin'e." dedi Serap. Geçenlerde kişisel doğum haritası ile ilgili birkaç şey söylemişti Sinem Serap'a. Hatta yakında enteresan gelişmeler olabileceğini, içini ferah tutmasını da... İnanmak istemişti Serap ama şimdi duyduklarından sonra emin olamıyordu.
Biraz astroloji biraz da dün geceden beri yaşanan olaylarla ilgili konuşarak yemeklerini yediler. Sonrasında da Serap ve Sinem, Hüseyin'in kahve ısmarlama teklifini geri çevirmedi ve hep birlikte binanın girişindeki yabancı kahvecide kahve içtiler.
Molalarının bitmesine on dakika kala ekip Whatsapp grubuna Arman'dan gelen mesaj ile alelacele toplanarak ofise çıktılar: "Arkadaşlar herkese afiyet olsun. Çok önemli iki gündem maddemiz var. On dakika sonra Teams'ten gönderdiğim toplantıda buluşalım. Herhangi farklı bir toplantınız varsa iptal edin lütfen. Görüşmek üzere."
Grup mesajını okuyan ekip oldukça gerilmiş, yöneticilerinin olmadığı ikinci Whatsapp grubunda felaket senaryoları üretmeye başlamışlardı.
Arman'ın gönderdiği toplantıya herkes zamanından önce girmiş, yapılacak açıklama için yöneticilerinin bağlanmasını beklemeye başlamışlardı. Genel olarak herkes gergin hissediyordu. Mars o sırada sadece Arman'ın ekibi için Aslan'da geriliyor olabilirdi.
Teams'e en son giriş yapan Arman herkesten kamerasını açmasını, pazartesi yüz yüze yaptıkları toplantılardaki gibi bu toplantının da yüz yüze olmasını istediğini söyledi. Durum vahimleşmeye başlamıştı. Arman çok uzatmadan konuya girdi.
"Arkadaşlar hepimizi ilgilendiren iki konu ile ilgili olarak acil toplanmak istedim. Öncelikle şunu belirteyim. İleteceğim ilk konuda elimden geleni yapıyorum. Olumlu sonuçlanacağını da düşünüyorum. Bununla ilgili sizden bir çalışma da isteyeceğim. Konumuz şu: Şirketimiz 1 Şubat itibarıyla "IT" dışındaki tüm departman ve birimlerde hibrit çalışmayı kaldırıyor. Artık hepimiz tüm iş günlerinde ofisten çalışacağız. Ben bizim ekibimiz için şuanki çalışma düzenimizin eskiye göre daha verimli olduğunu söyledim ve bu konuda ısrarcı oldum. Dolayısıyla benden bir sunum istediler. Son üç yıldır yaptığımız işleri çalışma düzenimizi ve rakamsal verilerimizi aktardığımız bir sunum hazırlamamız lazım. Sinem bu konuda seninle çalışalım. Gerekli olan veriler için de tüm ekipten destek alalım. Toplantı sonrasında bir görüşelim seninle."
"Tabi Arman Bey." diyebildi Sinem.
"Gelelim ikinci konumuza. Biliyorsunuz bir süredir bağlı olduğumuz Direktör koltuğu boş. İçeriden ve dışarıdan adaylarla uzun süredir görüşülüyordu. Nihayet görüşmeler sonuçlandı. Pazartesi günü yeni direktörümüz aramızda olacak. Bu Pazartesi özellikle giyimimize, dış görünüşümüze, davranışlarımıza dikkat edelim."
"Direktörümüzün adı nedir?" dedi Hüseyin meraklı şekilde. "Şirket içinden mi?"
"Hayır dışarıdan..."
Arman sözlerine devam edemeden Kübra araya girdi. "Arman Bey gelen "mail"i gördünüz mü?"
Herkes bir anda Teams ekranını aşağıya alıp "VEDA: Hak Yiyen Herkese..." konu başlıklı "mail"i okumaya başladı.
Mailde yazanlar yenilir, yutulur şeyler değildi ve büyük iddialar içeriyordu. Ofiste veya evde çalışma düzeninden önce, şirket üst yönetiminin değiştirmesi gereken başka şeyler olduğu apaçık ortada gibi görünüyordu.
Comments