Burak'ın işten ayrılacağı haberi şirkette hızla yayılmış, uzun olmayan bir ihbar sürecinin ardından Burak'ın ayrılma günü gelmişti.
Yöneticilerin bulunduğu bir toplantı ile Burak Doğan'ın vedası gerçekleşecek, Burak tüm minnet ve şükür duygularını içeren bir konuşma yapacak, duygular şelale olup akacaktı. Ve bu toplantıda Arman da bulunmak zorundaydı.
Arman o gün veda toplantısına gitmeden önce odasındayken diğer şirkette çalışan arkadaşının söylediklerini bir kez daha düşündü: Burak son ikiye kalan adaylardandı. Ancak son ikiye kalmış olmasına rağmen ayrılacağını erkenden söylemişti. Diğer iş kesinleşmeden neden ayrılacağını açıklamıştı ki? Bir de kendisine iş teklifi geldiğini söylemişti ancak gerçek böyle değildi. Bizzat başvuru yapmış ve değerlendirme sürecine girmişti. Arman Burak için "Yine mi bir işler çeviriyor acaba?" diye düşünmeden edemedi.
Burak Doğan'ın veda toplantısında tahmin edildiği gibi duygusal anlar yaşandı ve duygular, kesilen pastalar eşliğinde akmaya devam etti. Genel Müdür Faik başta olmak üzere pek çok kişi Burak'ın gidişiyle yaşayacakları üzüntüyü ve kayıpları dile getirdiler. Bu kişilerin yarısının Burak gittikten sonra arkasından konuşacağını, Genel Müdüre şirin görünmek için böyle konuştuklarını Arman da dahil herkes biliyordu ama bilinen şeyi kimse dile getirmiyordu. Belki de beyaz yakalı olmak biraz böyle bir şeydi.
"Yolun açık olsun Burak. Gideceğin yere değer katacağından hiç şüphem yok. Bizim için üzücü tabii. Ama iş hayatı bu. Yapacak bir şey yok." dedi Faik.
"Teşekkür ederim Faik Bey. Ben de hem üzgünüm hem de mutlu. Yeni bir yolculuğa çıkıyorum ama yıllardır çalıştığım şirketimden ayrıldığım için de üzgünüm. Umarım güzel olur."
Bu da klasik bir beyaz yakalı göstermelik yakınmasıydı. Madem şirketini bırakmak istemiyordun o zaman bırakmayabilirdin. Üstelik üç ay önce terfi almışken... Arman bunun altından ne çıkacağını çok merak ediyordu.
"Diğer tarafta ne zaman başlıyorsunuz?" dedi Defne.
"Pazartesi başlıyorum ara vermeden." Konuşurken pasta yemeye devam ediyordu Burak. Rahat görünüyordu.
"Bir hafta dinlenseydin en azından."
"Yok, diğer tarafta işler biraz yoğunmuş. Mümkün olan en erken tarihte başlayabilir misiniz, dediler. Ben de ara vermeden başlıyorum o yüzden."
"Anladım, hayırlı olsun."
Toplantı "hoşça kal, kendine iyi bak, yolun açık olsun, her şey gönlünce olsun, daha da güzelleri olsun" şeklindeki söylemlerle devam ederek sonlandı.
Öğleden sonra herkes yeniden işlerine gömülmüş, haftanın son iş gününün son saatlerinde de mesai bitiş saatinin gelmesini beklerken Linkedin paylaşımları arasında dolaşma ve İnsan Kaynaklarının atadığı zorunlu eğitimleri tamamlamaya çalışma ile geçirmeye başlamıştı.
Burak da daha ayrılmadan, çok acelesi varmış gibi şirketin önünde çekilmiş bir fotoğrafını paylaşarak "Hüzünlü Bir Veda" başlıklı duygusal ama samimiyetsiz bir yazı ile çalıştığı şirkete veda ettiğini duyurmuştu. Arman, keyifle pasta yerken veda konuşması yapan Burak'ın çok da hüzünlü olmadığına kanaat getirse de bunu kimseyle paylaşmadı.
* * *
Ertesi hafta pazartesi günü ofiste çalışan ekibi ile toplantı yapan Arman, Asiye ile yaptığı toplantıdan ve ekibi ile ilgili verdiği bilgilerden bahsetti. Ekip çok mutlu olmuş, ilerleyen günlerde büyüme ve yeni unvanlar konusunda heveslenmiş ve motivasyonları artmıştı.
Burak'ın gidişi ile birlikte İletişim Müdürlüğü koltuğuna kimin oturacağı tartışılırken, iletişim ekibinden kıdemli bir çalışana vekalet verilmişti. Ancak Defne'nin söylediğine göre oraya içeriden değil dışarıdan birisi alınacaktı. İlanın açılması için yönetim onayı bekleniyordu.
Bir sonraki hafta Serap, Arman ile bir konuda görüşmek istedi. Arman hibrit sorunu haricinde bir sorunu olmadığını düşündüğü Serap'ın ne konuşacağı konusunda meraklanmış olsa da çok belli etmemişti. Arman'la Serap hafta başında ofiste yüz yüze bir görüşme yaptılar.
"Anlat bakalım Serap. Merak ettim doğrusu ne olduğunu. Umarım kötü bir şey yoktur."
"Yok Arman Bey kötü değil de. Bir konuda size bilgi vermem gerektiğini düşündüm."
Serap bir an durup yutkundu. Arman'ın tepkisini merak ediyordu.
"Evet seni dinliyorum." dedi Arman.
"Ben geçtiğimiz günlerde bir iş başvurusu yaptım. Görüşme de yaptım açıkçası. İkinci görüşmeye çağırdılar. Aslında bir sonuç yok ama ben kendimi kötü hissettim böyle arkadan iş çeviriyormuşum gibi geldi."
Arman iki şeye aynı anda şaşırmıştı. Birincisi Serap'ın iş aradığını bilmiyordu. Daha doğrusu buna gerek duyduğunu düşünmemişti. Bunun nedenini de merak etti açıkçası. İkincisi de henüz net olmayan iş konusunda gelip açıklama yapmasıydı. Gerçekten iyi niyetli bir çalışanı olduğunu düşündü o anda. Normalde sonuçlanmayan iş başvuruları yöneticilerle paylaşılmazdı. Normal olan bir beyaz yakalı kuralıydı bu.
"Öncelikle neden iş aradığını merak ettim. Ters giden bir şey mi var benim bilmediğim."
"Yok hayır. O şirkette çalışan bir arkadaşım var. Bir pozisyon için benim de başvurmamı söyleyip bana ilanı attı. O da aynı departmanda çalışıyor."
"Anladım. Hayırlı olsun o zaman, ne diyeyim."
"Kızmadınız mı?"
"Hayır neden kızayım. Profesyonel iş hayatındayız. Senin için iyi olacağını düşünüyorsan desteklerim de."
Serap, Arman'ın verdiği tepkiye şaşırmıştı. Kendisine kızacağını düşünürken desteklemesi Serap için şaşırılması gereken bir durumdu.
"İkinci görüşme ne zaman?"
"İzin verirseniz yarın. Yüz yüze görüşmek istiyorlar."
"İzin almak için mi söyledin bana başvuru yaptığını?"
"Hayır kesinlikle ondan değil, ben bilmeniz gerektiğini düşündüm. Yani arkadan iş çeviriyormuş gibi görünmek istemedim."
Serap bu konuda samimiydi. Ertesi gün zaten evden çalışacaktı ve arada bir saat sesi çıkmasa kimse ona nerede ne yaptığını sormayacaktı.
"Tamam o zaman. Git ve görüşmeni yap. Olumlu ilerlerse üzerine konuşalım. Dediğim gibi, senin için iyi olacaksa ben destekliyorum."
"Teşekkür ederim Arman Bey." dedi Serap ve çıktı odadan.
Arman böyle bir çalışanı olduğu için çok mutluydu. Zamanında da iyi ki dışarıdan birini almak için diretmiş ve Serap'ı işe almıştı.
Ertesi gün Serap görüşmesini yapmıştı. Görüşmenin iyi geçtiğini düşünüyordu. Uzun bir sohbet gibi geçmişti görüşme ama keyifliydi.
Tahmin ettiği gibi de oldu.
Görüşmeden iki gün sonra teklif iletmek için aradılar. Serap hem seviniyor hem de işi kabul ederse ekibinden ve yöneticisinden ayrılıp yeniden başlayacağı için üzülüyordu. Teklif geldikten kısa bir süre sonra Arman'ı arayarak Teams üzerinden görüşmek istedi.
Arman iş teklifinin direkt gelmesine şaşırmıştı. Serap kendisini referans olarak vermemiş miydi? Arkadaşı referans olduğu için mi arama gereği hissetmemişlerdi. Bu da garipti.
Teams'ten görüşürken artık merakını gidermek için diğer şirketin neresi olduğunu sormak istedi Arman.
"Normalde bana durumu ilk söylediğinde hangi şirket olduğunu merak ettim ama seni etkilememek için sormadım. Madem son noktaya geldiniz, hangi şirkete gideceksin sorayım artık. En azından bildiğim bir yerse artısını eksisini söylerim."
Serap şirketin neresi olduğunu söylediğinde Arman bir an kalakaldı. İnsan Kaynaklarında arkadaşının çalıştığı ve Burak'ın geçiş yaptığı şirket Serap'ın yeni iş yeri olacaktı. Burak ile ilgili kendisine bilgi vermediği için mi referans araması yapmamışlardı acaba? Arkadaşının bu duygusal tavrına hem sinirlendi hem de profesyonel bulmadı. Bu konuyu kendisi ile görüşecekti.
"İyi bir şirketti orası. İmkanları ve kariyer fırsatları da iyidir." diye girdi söze Arman. Ardından da Serap ile birlikte değerlendirmelerini yaptılar. Ve sonuç olarak Serap teklifi kabul etmeye karar verdi.
Arman o gün kendisini aramadan Serap'ı işe alan diğer şirketin İnsan Kaynaklarındaki arkadaşını aramayı düşündü ama vazgeçti. "Belki de şuan beraber çalışıyoruz diye etik bulmamışlardır" diye düşünse de başkası için bile arayan arkadaşının kendi çalışanı için aramaması garip gelmişti.
Oysa ki Serap'ın işe alınması konusunda başka faktörler ve referanslar da vardı ancak Arman bunu henüz bilmiyordu.
Comments