*Bu hikayede yer alan karakterler, mekanlar ve anlatılan olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek hayatla ilintili unsurlar ise okuyucunun zihninde şekillenen benzerliklerden ibarettir.
-Arman Bey dosya hazır. Ne zaman bakalım?
-Dünden sonra bir değişiklik oldu mu?
-Hayır, sizinle son bir kez bakacağız diye beklettik.
-Bakmaya gerek yok. Biz üzerimize düşeni yaptık. Akşam çıkmadan 5 dakika önce gönderirsin "mail" ile. Beni de "cc"ye eklersin.
-Şimdi göndermeyeyim mi?
-Akşam çıkmadan dedim ya.
Serap anlamamış gibi bakıyordu yöneticisinin yüzüne. Saat daha 10:05 olmasına rağmen neden 17:30'a kadar bekleyecekti ki? Pardon 17:25!
Arman, Serap'ın bu konulardaki "hemen iş teslimci" hallerini seviyordu. Seviyordu sevmesine de bunu sadece kendi ekibi için yapsa fena olmazdı. Bir beyaz yakalının iş teslim zamanlarına uyması güzel bir şeydi ancak işi erkenden teslim etmesinin nelere yol açabileceğini Serap'ın öğrenmesi gerekliydi.
* * *
Serap, yedi ay kadar önce işe başlamıştı. İyi bir okuldan mezundu, oldukça çalışkandı. Her ne kadar pek çok konuda, X ve Y kuşağı tarafından eleştirilen Z kuşağına mensup birisi olsa da, Z kuşağı gibi davranışlar sergilemiyordu. Verilen görevleri harfiyen yerine getiriyor, doğrusunu yanlışını pek sorgulamıyor; istenileni yapıyordu. İşi de hızlı öğrendiği söylenebilirdi. Gerek yöneticisi Arman'dan gerekse ekip arkadaşlarından öğrendiklerinin üzerine her yeni günde yeni bir şeyler katarak ilerliyor, Arman'ı pek çok noktada "ne kadar doğru işe alım yaptığı" konusunda destekliyordu.
Arman bir yıl kadar önce ekibine yeni birini almak istemiş, şirket politikası gereği iş ilanı önce şirket içerisine açılmış ve 12 kişi başvuru yapmıştı. Ancak Arman 12 kişinin hiçbirini o pozisyon için uygun bulmamıştı. Yetenek Yönetimi Departmanının yöneticisi Defne ile adaylar konusunda tartışmaları bile olmuştu. Bazı adaylar bu işe uygun olsa da Arman şirket dışından birini işe almak istiyordu. Ekibe yeni bir kan lazımdı ve bu yeni kan, uzun süredir şirketin damarlarında dolaşan, "pişmiş" birisi ile sağlanamazdı. Bu nedenle içerinden adayların hepsini eleyerek ilanı şirket dışına açtırdı ve 2. görüştüğü kişi olan Serap'ı işe aldı. Keşke kendisini bu kadar yormasalar ve bekletmeselerdi. Ama yapacak bir şey yoktu. Şirket kuralları uygulanmış, herkes üzerine düşeni yapmıştı.
* * *
Arman geçen yedi ayda hızlı ve verimli şekilde ilerleyen Serap'a, "stratejik beyaz yakalı uygulamaları"nı da öğretmesi gerektiğini düşündü. Serap ile kısa süreli bakışması esnasında, Serap'ın akşama kadar neden beklemesi gerektiğini anlamlandıramadığını yüzünden satır satır okuyup açıklama yapma gereği hissetti.
-Neden akşama kadar bekliyoruz diye düşünüyorsun değil mi?
-Karar sizin, nasıl isterseniz öyle iletirim ben. Öyle düşünmedim, kusura bakmayın Arman Bey.
-Sebebini merak etmiyor musun?
-Aslına bakarsanız ediyorum.
-Dosyayı göndereceğimiz ekip genel olarak pek bir şey yapmayıp çok şey yapıyormuş gibi görünür. Sanırsın bu şirkette onlar olmazsa batarız. O yüzden verilen tarih ve saat ne ise onu sonuna kadar kullanıyorum.
Serap anlıyormuş gibi görünmeye çalışsa da durumu anlayamıyordu. Merakına yenik düşerek sordu.
-Peki biz bu dosyayı Kurumsal İletişim Departmanına değil de başka bir departmana gönderseydik hemen gönderecek miydik?
-Bazıları için yine bekletirdik ama muhtemelen pek çoğu için gönderirdik.
-Anladım.
-Biliyorum pek anlamlandıramadın ama zamanla sen de anlarsın.
Serap teşekkür ederek Arman'ın yanından ayrıldı. "Mail"ini hazırlayıp taslaklara kaydedecek ve 17:25'te gönderecekti.
Yerine dönüp bilgisayarını masasına bıraktı Serap. "Önce bir kahve almalıyım." dedi kendi kendine. Kahve makinesine doğru ilerleyecekken yan masasında oturan Hüseyin'e de kahve isteyip istemediğini sordu. "Olur içerim, ben de geleyim seninle." dedi Hüseyin.
-İşin varsa bölme, alır gelirim ben kahveleri.
-Yok ya, yapay zekaya metin yazdırıyorum. Akşam üzeri çıkmadan Linkedin'de paylaşacağım.
-Nasıl yani?
-Linkedin'i bilmiyor musun?
-Biliyorum da Linkedin'de paylaşmak için yapay zekaya metin yazdırma kısmı garip geldi.
-Neden garip olsun. Bizim işle ilgili bir konu başlığı veriyorum. Bana güzel açıklayıcı bir metin oluştur diyorum. Bir de görsel hazırla diyorum sevgili yapay zekaya. Hem detaylı anlatımlı şekilde uzun bir metin yazıyor, hem de beraber paylaşılması için görsel hazırlıyor. Altına eklenmesi gereken "hashtag"leri bile kendisi ekliyor.
Serap bugün ikinci kez işle ilgili bir konuya anlam veremiyordu. Hüseyin devam etti.
-Linkedin'de paylaşım önemli. Yaptıklarını paylaşacaksın ki insanlar seni tanısınlar. Ne kadar fazla tanırlarsa kariyerinde o kadar fazla kapı açılır.
-Bu doğru da yapay zekaya yazdırdığın metni sen kendin yazmış gibi paylaşıyorsun. Kendin neden yazmıyorsun ki?
-Metnin yazarı kimin umurunda. Zaten o yazıları ben de dahil kimse okumuyor. Sadece etkileşim yaratarak fark edilmek için yapıyorum.
-Ben senin gibi düşünmüyorum. Takip ettiğim ve yazdıklarından bir sürü şey öğrendiğim kişiler var. Yazılarını da kendileri yazıyorlar bence.
Serap ve Hüseyin konuşurlarken yapay zeka metni ve görseli hazırlamıştı. "Hadi kahve alıp gelelim." dedi Hüseyin. "Kalanını gelince hallederim."
Birlikte kahve makinesinden kahvelerini aldıktan sonra kısa bir hava alma molası verdiler.
* * *
Gün boyunca sabah yaşadıklarını düşünen Serap bir yandan çalışırken diğer yandan plazada yaşamın gerçekleri ile yüzleşmeye başladığını hissetti. Geçen yedi aylık süreçte diğer ekip arkadaşları tarafından yürütülen yazışmaları sıkıca takip ederek süreçleri öğrenmeye çalışmış, geçen hafta itibarıyla da Arman'ın isteğiyle, kendi iş süreçleri ile ilgili yazışmaları kendisi yapmaya başlamıştı. Bugün de "yazılı olmayan kurallar"dan birini öğrenmişti: "Biten iş her zaman istenen zamandan önce teslim edilmez. Hatta çoğu zaman edilmez. Zaman yönetimi denen kavrama bu da dahildir."
Saat 17:25'te, yöneticisinin istediği gibi dosyayı "mail" ile göndermiş, bilgisayarını kapatarak günü sonlandırmış ve servisin yolunu tutmuştu.
Servisteyken gün içinde pek bakmadığı sosyal medya hesaplarında biraz dolaşmış, Hüseyin'in paylaşımını görmüştü. Upuzun, bitmeyecekmiş gibi görünen bir metin ile, yapay zekanın yaratıcılığını fazlasıyla kullanarak ürettiği görseli paylaşan Hüseyin'in bu paylaşımı 1 saat içinde 26 beğeni almıştı. Serap insanların bu paylaşımı ne ara okuyup da beğendiklerini düşünürken asıl şaşkınlığı paylaşımın altındaki yorumu gördüğünde yaşadı.
Arman Bey Hüseyin'in paylaşımının altına yorum olarak "Hüseyin, ürettiğimiz işlerin mutfağında gerekli olan bilgi ve donanıma dair yaptığın bu gibi paylaşımlar hepimize yol gösteriyor. Paylaşımlarını keyifle ve merakla takip ediyorum. Arayı uzatmadan yenileri gelsin!" yazmıştı. Serap için daha da şaşırtıcı olanı ise bu yorumun da 12 kişi tarafından beğenilmiş olmasıydı.
Tam paylaşımı beğeneceği sırada telefonu çaldı. Numarayı tanımıyordu. Kısa bir süre ekrana baktıktan sonra telefonu açtı.
-Serap sen misin?
-Evet ama tanıyamadım sizi.
-Gönderdiğin maile bakıyorum da. Burak ben bu arada, Kurumsal İletişim Yöneticisi. Çıkmadan gönderdiğin maile bakıyorum. Yanlış dosya göndermiş olabilir misin?
-Merhaba Burak Bey, tanıyamadım kusura bakmayın. Dosyayı Arman Bey ile hazırladık ve o onay verdi ama. Neresi eksik olmuş?
-Verileri göndermişsiniz ama görselleştirme yapılmamış.
-Sadece verileri ileteceğiz, kurumsal iletişim kendisi görselleştirecek; dendi bana.
-Olur mu canım, "mail"de yazdık ya neyi nasıl istediğimizi.
-Ben bilemiyorum.
-Düzeltin yeniden gönderin. Okumadan iş yapmayın bundan sonra.
-Peki ama...
Telefon kapandığında Serap cümlesini tamamlayamamıştı. İçi korku ile doldu. Eli ayağı titriyordu. Biraz derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı, olmadı. Arman'ı aradı. İlk çalışta telefon açıldı.
-Efendim Serap.
-Arman Bey kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama.
-Kurumsaldan gelen "mail" için mi aradın. Sorun yok ben hallederim.
-Ben "mail"i görmedim ama Burak Bey aradı beni. Biraz sinirliydi.
-Anlamadım kim aradı seni? Burak mı dedin?
Serap kısa konuşmayı anlattı. Arman'ın kan beynine sıçramıştı. Serap'a hiçbir şey yapmamasını ve bu konuda arayan veya mesaj gönderen olursa kendisine yönlendirmesini söyleyip telefonu kapadı. Serap servisten inene kadar olanları düşündü. Keşke dosyayı erken gönderselerdi.
Burak'ın telefonundan sonra tekrar arayan veya mesaj atan olmamıştı.
Serap ertesi sabah ofise gittiğinde Arman'ın Genel Müdürün yanında olduğunu gördü. Hararetli şekilde konuşuyorlardı. Yarım saat kadar sonra konuşma bitti ve Arman, Genel Müdürün yanından ayrılarak hızlı adımlarla kendi odasına gitti.
Öğlene kadar sessiz sedasız çalışmaya devam eden Arman yönetimindeki Proje Ekibi, yemek dönüşünde aldıkları haber ile sarsılacak, ilk şoku en zor atlatan kişi Serap olacaktı...
Comments