top of page

ŞİRKET 7. Bölüm: Aslan Dolunayı

Yazarın fotoğrafı: Kıvanç KocaKıvanç Koca

Büyüyen departmanların şirket içerisinde yarattığı etki yeni bir dedikodu dalgasının yayılmasına sebep olmuştu. Genel kanı, bazı departmanların büyümesi sonucunda açılan yeni koltuklara oturanların o koltukları hak ettikleri yönünde olsa da bazı koltukları dolduranların stratejik algı yönetiminin sonuçlarını elde ettikleri üzerine olduğu su götürmez bir gerçekti.


Arman, büyüyen Kurumsal İletişim Departmanı ile ilgili herhangi bir yorum veya görüş bildirmeden, olması gerektiğini düşündüğü şekliyle işine gücüne devam ediyordu. Önünde, kendi departmanının performans göstergelerinin sonuçlarını teslim etmek ve hakkıyla olanı almak için altı ayı vardı. Biliyordu ki bu konuda herhangi bir yorum yapsa herkesin bildiğini dile getiren olacak ve "negatif/agresif" etiketi yiyecekti. Herkesin bildiğini dile getirenin kendisi olmaması gerekiyordu.


Çevresindeki bazı arkadaş görünümlü "fitne fücur kişilikler" bu konuda kendisini gaza getirmeye çalışsa da öyle bir niyeti yoktu. Ayrıca her ne kadar derinlemesine ilgilenmese de bir Akrep burcu olarak, Sinem'in kendi burcuyla ilgili söyledikleri de enteresan gelmişti. "Aslan dolunayı yaklaşıyor Arman Bey. Yakın zamanda alacağınız bazı haberler sinir katsayınızı artırabilir ve krizin ortasında kalabilirsiniz. Bir Akrep burcu olarak sakin kalın, krize çekilmeyin ve lütfen ego savaşına girmeyin. İsterseniz aklınızdan geçenleri uygulayın ama bunu insanlara yansıtmayın. He deyip geçin yani! Bu dolunay aynı zamanda bir ay tutulması. Etkilerini daha sonra da görüp anlayabileceğiz. olayları olduğu gibi kabul etmeye ve akışa bırakmaya çalışın!"


Normalde he deyip geçmezdi ama bu dönemde ve tam da bu olaylar yaşanmışken bu kadar doğru bir tespit olamazdı! Çoğu zaman kendi güçlü sezgileri ile ilerleyen Arman, sezgilerinin de Sinem'in söylediklerinin doğru olduğu yönünde kendisine sinyaller vermesi nedeniyle gayet sakin şekilde işine gücüne kısacası hayatına devam ediyordu.


Herkes gibi o da Burak'ı tebrik etti. Hatta Burak'ın bu duruma şaşırmasına anlam veremeyerek dayanamayıp "Tebrik etmeme sevinmedin galiba." dediğinde Burak "Affedersin, şaşırdım da biraz. Teşekkür ederim." diyebildi.

"Neden şaşırdın ki? Terfi eden kutlanır. tamam seninle pek çok konuda anlaşamıyoruz ama o başka bu başka. Başarını kutlarım."

"Haklısın. Teşekkür ederim. Darısı başına. Ne kadar çok uğraştığını biliyorum. Umarım yakın zamanda sizin tarafta da değişiklikler olur."

"Umarım. Bakalım."


Burak Arman'a düşüncelerini söylerken samimiydi. Her ne kadar anlaşamadıkları pek çok konu olsa da Arman'ın ne kadar çalışkan olduğunu ve ekibi için de neler yaptığını biliyordu. Hatta bazı zamanlarda onu kıskandığı da oluyordu, onun yapıp kendisinin başaramadığı şeyler için.


Yıllık zam oranları açıklanmış, terfiler yapılmış, büyüyen büyümüştü. Büyüyemeyen de kendi yağında kavrulmaya devam ediyordu. Aradan geçen üç aylık zaman dilimi sakin bir dönem olarak da adlandırılabilirdi.


Ofiste çalıştıkları bir gün Arman Burak'ı genel müdürün odasında gördü. Ofis günü olmadığı bir günde Burak neden ofisteydi ki? Normalde evden çalıştığı günlerde çok önemli bir şey olmadığı sürece Burak ofise gelmezdi. Neyse yakında bunun da çıkardı kokusu. "Yarın da "Direktör" olduğu açıklanırmış." dedi kendi kendine Arman. Sonra da hızlıca bu düşünceyi aklından kovdu!


Burak, Faik ile toplantıdayken Arman da geçen üç aylık sürede neleri başardıklarına dair bilgilendirme yapacağı toplantı için kendi direktörü Asiye'nin odasına adım atmıştı. "Müsaitseniz gelebilir miyim Asiye Hanım?"

"Gel Arman, şu maili son bir okuyup göndereyim sonrasında epey müsait olacağım."

"O zaman bu arada ben birer kahve söyleyip geliyorum."

"Harikasın!"


Arman kahve söyleme bahanesiyle ortak alandaki mutfağa doğru giderken Faik'in odasındaki toplantının hararetli şekilde devam ettiğini gördü. Şeffaf ofis anlayışını bu yüzden seviyordu. En azından birilerini gözlemleme şansını bulabiliyordu. Özellikle de Burak gibilerini. Gerçi gözlemlemesine rağmen terfi konusunu çözememişti ama neyse.


Mutfaktan dönerken genel müdürün odasından çıkan Burak ile karşılaştı ve selamlaştılar. Bir anda "Hayırdır sen bugün ofistesin." dedi meraklı bakışlarla Arman. Normalde pek yapmazdı böyle şeyler ama bu sefer merakına yenik düşmüştü.

"Önemli bir konu vardı da. Faik Bey yüz yüze görüşmek istedi. O yüzden geldim."

"Anladım. Kötü bir şey değildir umarım."

"Yok kötü değil. Yakında bilgi verilir zaten. Şimdi benim söylemem doğru olmaz."

"Peki, kolay gelsin."

"Sana da."


Arman Burak'ın biraz mutlu biraz da kafası karışık gibi görünen halinden pek bir şey anlamamıştı. Yoksa "Yarın da "Direktör" olduğu açıklanırmış." diye düşündüğünde dua kapıları mı açıktı? "Yok canım, daha neler." diye düşünerek Asiye'nin yanına döndü.


"Hayırdır bir gittin, gelmedin. Kahveleri sen yapıyorsun sandım."

"Kusura bakmayın. Burak buradaydı da, karşılaşınca iki dakika ayaküstü sohbet ettik. Biraz garipti hali ama ne olduğunu söylemedi. Yakında bilgi verilir gibi bir şey söyledi."

"Aramızda kalacağına inandığım için ne olduğunu sana söyleyebilirim. Eğer istersen."


Tam o sırada kahveleri servis etmek için içeri giren Mualla Abla, hızlı çalışan birisi olsa da Arman'a göre bardakları bırakıp odana çıkmak bilmedi. Mualla odadan ayrıldıktan hemen sonra "Evet hadi anlatın." der gibi yüzüne bakan Arman'ı daha fazla bekletmemek için Asiye konuşmaya başladı.

"Burak işten ayrılıyor."

"Arman tepkisiz ama merak eder şekilde Asiye'nin yüzüne bakıyordu.

"Başka bir şirketten iş teklifi almış. Kararsız da kalmış ama iyi bir pozisyonmuş teklif edilen. Şirket de iyi bu arada."

"Demek o yüzden hararetli şekilde Faik Bey ile konuşuyordu. Üç ay oldu departman büyüyeli. Şimdi de bırakıp gidiyor yani."

"Faik Bey gideceği için üzülüyor ama destekliyor da. Sonuçta "PROFESYONEL İŞ HAYATI". Olabilir böyle şeyler."

"Haklısınız." diyebildi Arman ama şaşırmıştı. Daha üç ay önce terfi eden birisi bunca yıldır çalıştığı şirketi bırakıp gitmeye karar veriyorsa teklif iyi olmalıydı.

"Neyse, senin ekibinin durumuna bir bakalım mı?" diyen Asiye'yi hiç bekletmeden detaylı şekilde ekibinin verilerine dair bilgileri aktardı Arman.


Kahvelerini içip veriler üzerine uzun uzun konuşmuşlardı. Asiye bu detaylı çalışma için Arman'a çok teşekkür ettiğinde "Hepsi ekibin çalışmalarının sonucu. Bu söylediğim belki garip gelecek size ama hepsi çok iyi çocuklar. Gelişime açık oldukları ve çok iyi oldukları konular var. En önemlisi birbirlerine destek olarak çalışmalarını seviyorum. Umarım departmanı büyütüp daha iyi işler yapıp başarılı sonuçlar elde ederiz." dedi Arman.

"Bu söylediğin biraz da seninle ilgili. Balık baştan kokar derler ya. Geldiğimden beri bu konuda pek çok gözlemim oldu. Bugün bana anlattığın iş sonuçlarına şaşırmıyorum. Bunlar da gözlemlerimin rasyonel birer yansıması. Sen başta olmak üzere tüm ekibin eline sağlık!"

"Teşekkür ederim Asiye Hanım. Hem kendi adıma hem de ekibim adına çok teşekkür ederim."


Toplantının ardından odadan ayrılan Arman'ın kafasında bazı sorular vardı. Burak ne çabuk başka yerden iş teklifleri almaya başlamıştı? Daha üç aydır müdürdü ve öğrenmesi gereken çok şey olduğu aşikardı. Faik'in bu konuya üzülmesi de enteresandı. Sanki şirketin kurtarıcısı Burak'mış gibi davranıyordu. "Acaba Burak'ın elinde bu adamla ilgili bir bilgi falan mı var?" diye düşünmüşlüğü bile vardı Arman'ın.


Odasına girdikten sonra bunları düşünmekten vazgeçti. Asiye ile olan toplantısı beklediğinden de iyi geçmişti ve keyfi oldukça yerindeydi. Bunun şerefine güzel bir kahve daha içebilirdi.


Yeni kahvesini söyleyip arkasına yaslandığında kişisel cep telefonu çaldı. Uzun zamandır görüşmediği eski arkadaşı Kemal'di arayan. Kısa bir "sen hayırsız, ben hayırsız" sohbetinden sonra Kemal konuyu neden aradığına getirdi.


"Sana "off the record" bir şey sormam lazım."

"Korkmalı mıyım?"

"Yok yahu ne alaka?"

"Aman ne bileyim işte. Hayırdır? Sor bakalım."

"Burak Doğan'ı tanıyor musun?"

"Tanıyorum. Neden sordun?"

"Bize bir iş başvurusunda bulundu. Son aşamaya iki aday kaldı. Biri Burak. Anlayamadığım bir durum var o adamda. Çok mu iyi yoksa rol mü yapıyor, bilemedim. Ben de içim rahat etmediği için seni aradım belki tanıyorsundur diye. İyi ki aramışım. Nasıl biri, anlatır mısın biraz?"

"Oğlum bu yaptığın hiç etik değil. Şimdi ben sana ne söylersem sen ona göre işe alıp almayacağına mı karar vereceksin yani?"

"Yok öyle değil de, kuşku duyduğum şeyler var. Cevap arıyorum sadece."

"O cevaplar bende değil ama. Bu konuda yardımcı olamayacağım sana."

"Tanıyorsun madem iyi bir mi, işinin ehli mi, çalışkan mı; nasıl bilirsin biraz bahset işte."


Arman ilahi bir kaynağın şu an Burak'ın iplerini kendisine teslim ettiğini hissediyordu. Belki de ağzından çıkacak her bir cümle Burak'ın kariyer hayatını şekillendirecekti. Düşündü ve Kemal'e cevap verdi.

"Kusura bakma Kemal. Burak'ın referansı ben değilim. Bu konuda referansını aramalısın. Ben sana ne desem eksik ya da yanlış olur."

"Peki öyle olsun, uzatmayacağım. Senin bu ağzı sıkı hallerinle uğraşmayı sevmiyorum."

"İşlerini toparla da bir gün yemeğe davet et beni. Ne zamandır bir şey ısmarlamıyorsun bana."

"Hem bilgi alamadım hem de borçlandım sana şuan. Artık kapatayım da daha fazla kayıp yaşamayayım."


Gülerek sonlandırdıkları telefon görüşmesinin ardından Arman kahvesini içmeye devam ederken, iş teklifi geldiği söylenen Burak'ın aslında başvuru yapıp başka bir şirkete geçmeye çalışmasına o an anlam verememişti.


Ama bunun nedenini anladığı gün ilahi bir gücün hem kendisini hem de çalıştığı şirketi koruduğunu, Burak'a da hak ettiğini vermek için hazırlandığını anlayacaktı.




Comments


bottom of page